28 Şubat 2011 Pazartesi
İstanbul Shopping Fest Çok Yakında...
Festival 18 Mart' ta başlıyor, 26 Nisan' a kadar... 40 gün 40 gece alışveriş ve eğlence.... Eee festivalde neler mi var?
1-) Bu süre boyunca bütün avm'ler ve cadde mağazaları gece saat 23.00 te kapanacak.
2-) Her Cumartesi, her 2 yakada da 2 avm gece 02.00 ye kadar açık.
3-) 9 Nisan' da ise bütün avm' ler gece 00.00 a kadar açık.
4-) Bu arada çok ünlü ve sabit indirim yapması mümkün olmayan markalar saatlik indirime girecek. Aklıma ilk gelen Louis Vuitton oldu =))) Speedy modellerime bir yenisini katsam hiç de fena olmaz aslında.
5-) Yüzlerce yerli ve yabancı markanın yanı sıra Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı gibi geleneksel alışveriş noktalarında tüm yeni sezon ürünlerinde %30' lara varan indirimler ve kampanyaların yanı sıra festival havasını solutacak sokak şenlikleri, konserler, gösteriler, çocuklara özel oyunlar ve oyuncaklar, müzik etkinlikleri, partiler, yarışmalar, moda gösterileri, defileler ve çekilişler yapılacak.
18 Mart' ta İstinye Park, 26 Mart' ta da Akmerkez açık... Şimdilik öğrenebildiklerim bu kadar. Bu arada İstinye Park' ta Glacol ve Vepa 62' yi; Akmerkez' de de Pop-up Store' u dört gözle bekliyorum.
Bu habere Sabah Gazetesi, Ekonomi bölümünde yer vermiş =))) Alın-verin, ekonomiye can verin...
27 Şubat 2011 Pazar
...
Bugünümü güzelleşme günüm olarak ilan etmiştim dün. Fakat sabah kahvesine diye gelen misafirlerin uzun oturmasıyla ancak 4 gibi soluğu kuaförümde alabildim. Malum haftalık manikür, kaş, o bu derken insana benzedim sonunda=))
Tırnaklarıma son trend çocuk kakası renginden sürdürdüm. Nar çiçeği ve kırmızıdan sonra alışmak çok zor geldi ama başardım =))) Rengini hemen paylaşmak istiyorum. Makyaj malzemelerimin tümünü Dior' dan alıyorum ve son derece memnunum. Bu ojemi Chanel' den aldım numarası 505. Ama kuaförde Pastel marka olduğu için onu kullandım sanırım numarası 43 tü. Küt ve kısa tırnakta çok hoş duruyor. Uzun, cadı gibi tırnakları sevmiyorum.
İşte bu benim bitmesin diye gözünün içine baktığım ojem... Çok zor buldum, her yerde yok ve olan yerlerde de kalmamış oluyor. Almak büyük bir şans gerektiriyor =))))
Ne zaman ellerim böyle bakımlı ve ojeli olsa baş parmağıma ve orta parmağıma yüzük takıyorum. Bunlar da tam tur diye tabir edilen yüzüklerden tabi pırlanta değil maalesef =)) Geçenlerde yine yüzük krizim tuttu, başladım Atasay' dan bakmaya. Sonunda Kısmet by Milka'yı keşfettim. Bundan önce de Sinem KOBAL ve Ebru AKEL'in yüzükleri dikkatimi çekmişti. Bir baktım Kısmet by Milka' nın Minnoş serisinde Ebru AKEL' in yüzüklerinden var... Bayıldımmm hepsi benim olmalı diye geçirdim =))) Yüzüklerin tamamı 14 ayar altın hatta bazı modellerde pırlanta da var. Minnoş serisinden beğendiklerim...
Tırnaklarıma son trend çocuk kakası renginden sürdürdüm. Nar çiçeği ve kırmızıdan sonra alışmak çok zor geldi ama başardım =))) Rengini hemen paylaşmak istiyorum. Makyaj malzemelerimin tümünü Dior' dan alıyorum ve son derece memnunum. Bu ojemi Chanel' den aldım numarası 505. Ama kuaförde Pastel marka olduğu için onu kullandım sanırım numarası 43 tü. Küt ve kısa tırnakta çok hoş duruyor. Uzun, cadı gibi tırnakları sevmiyorum.
İşte bu benim bitmesin diye gözünün içine baktığım ojem... Çok zor buldum, her yerde yok ve olan yerlerde de kalmamış oluyor. Almak büyük bir şans gerektiriyor =))))
Ne zaman ellerim böyle bakımlı ve ojeli olsa baş parmağıma ve orta parmağıma yüzük takıyorum. Bunlar da tam tur diye tabir edilen yüzüklerden tabi pırlanta değil maalesef =)) Geçenlerde yine yüzük krizim tuttu, başladım Atasay' dan bakmaya. Sonunda Kısmet by Milka'yı keşfettim. Bundan önce de Sinem KOBAL ve Ebru AKEL'in yüzükleri dikkatimi çekmişti. Bir baktım Kısmet by Milka' nın Minnoş serisinde Ebru AKEL' in yüzüklerinden var... Bayıldımmm hepsi benim olmalı diye geçirdim =))) Yüzüklerin tamamı 14 ayar altın hatta bazı modellerde pırlanta da var. Minnoş serisinden beğendiklerim...
Kolyelerden kırlangıç modeli, en çok satılan modelmiş. Benim o kadar da hoşuma gitmedi doğrusu. Melek kanatlı olan kolye daha hoş. Benim gibi yunus ve melek takıntısı olan insanlara bire bir =))) Ama yüzüklere bittim resmen. Özellikle pırlantalı sonsuz yüzüğe.. Çok güzel ve anlamlı bir hediye de olabilir. Belki bir evlilik teklifi =)))
23 Şubat 2011 Çarşamba
Bloggers&Designers Party...
Blogger ve tasarımcıları bir araya getiren projeden mutlaka haberiniz olmuştur. Bu proje kapsamında genç tasarımcılar, bloggerlar için tasarım yaptı. 15 blogger ilk önce kura çekti ve kendisine tasarım yapacak olan tasarımcıyı belirledi.
Projeye katılan bloggerlar: fashionbysui, cindrellaundertheumbrella, buseterim, fashionkido, styleboom, zet fashion, seraplamoda, alisveriscini,stilize, db junk (Deniz Berdan), billursaatci, bilunsen, jojıkmoda,
Tasarımcılar ise: sui' nin Sudi Etuz, cindrella' nın tasarımcısı Nilay Sorgüven, buseterim' in Songül Cabacı, fashionkido' nun Cihan Nacar, style-boom' un Deniz Değirmendereli, zet fashion' ın Nihan Peker, seraplamoda' nın Kiki, alisveriscini' nin Gizem Baş, stilize'nin Ceylan Zigoşlu, db junk' ın Burcu Aslan, billursaatci' nin magenta_ist (twiti), bilunsen' in Nazlı Ceylan,
İşte tüm bu tasarımcı ve bloggerlar için bu akşam Building' te bir parti düzenleniyor. Bloggerlar kendileri için tasarlanan kıyafetleri giyecek ve foto. çekimi yapılacak.
Tabi bu süreç benim 2 cümlede anlattığım kadar kolay olmadı. Twitter ve face.den takip ettiğim kadarıyla sürekli bir buluşma söz konusuydu. Kumaş seçimleri, atölye dikimleri, provalar vs gayet meşakatli ve yorucu devam etti. Sanırım buseterim de düğünden dolayı pek fazla katılamadı. Foto.lar twittera düştü ama onlardan izinsiz paylaşmak istemedim. Twitter sagolsun ben merakımı giderdim ve tüm tasarımları çok güzel buldum. Özellikle de seraplamoda' nınki ilginç. Benim gibi tasarımları dört gözle bekleyen varsa twitter diyorum=))) .
Bu arada Building' e de İstanbul' a ilk ayak bastığım anda gitmeyi planlıyorum. O da malum Serdarı Ekrem Sokak' ta =)))
Projeye katılan bloggerlar: fashionbysui, cindrellaundertheumbrella, buseterim, fashionkido, styleboom, zet fashion, seraplamoda, alisveriscini,stilize, db junk (Deniz Berdan), billursaatci, bilunsen, jojıkmoda,
Tasarımcılar ise: sui' nin Sudi Etuz, cindrella' nın tasarımcısı Nilay Sorgüven, buseterim' in Songül Cabacı, fashionkido' nun Cihan Nacar, style-boom' un Deniz Değirmendereli, zet fashion' ın Nihan Peker, seraplamoda' nın Kiki, alisveriscini' nin Gizem Baş, stilize'nin Ceylan Zigoşlu, db junk' ın Burcu Aslan, billursaatci' nin magenta_ist (twiti), bilunsen' in Nazlı Ceylan,
İşte tüm bu tasarımcı ve bloggerlar için bu akşam Building' te bir parti düzenleniyor. Bloggerlar kendileri için tasarlanan kıyafetleri giyecek ve foto. çekimi yapılacak.
Tabi bu süreç benim 2 cümlede anlattığım kadar kolay olmadı. Twitter ve face.den takip ettiğim kadarıyla sürekli bir buluşma söz konusuydu. Kumaş seçimleri, atölye dikimleri, provalar vs gayet meşakatli ve yorucu devam etti. Sanırım buseterim de düğünden dolayı pek fazla katılamadı. Foto.lar twittera düştü ama onlardan izinsiz paylaşmak istemedim. Twitter sagolsun ben merakımı giderdim ve tüm tasarımları çok güzel buldum. Özellikle de seraplamoda' nınki ilginç. Benim gibi tasarımları dört gözle bekleyen varsa twitter diyorum=))) .
Bu arada Building' e de İstanbul' a ilk ayak bastığım anda gitmeyi planlıyorum. O da malum Serdarı Ekrem Sokak' ta =)))
22 Şubat 2011 Salı
Öyle Bir Geçer Zaman Ki'nin kabuğundan çıkmış Aylin'i =))))
Dizinin geçen haftaki bölümünü izlemeye fırsatım olmadı. Zaten öyle dizi bağımlılığım yoktur, o an ne denk gelirse onu izliyorum ya da tv yerine kitap okuyorum. Neyse bu akşam bizim evde Öyle bir geçer zaman ki gecesi =)))) Bizimkiler kitlenmiş durumda, annemden gelen yorumlar, ''ohh iyi oldu, hak ettin'' ler eşliğinde... Ben de yalnız kalmak istemedim ve katıldım onlara..
İyiki yeni bölüm başlamadan önce özet veriyorlar da dizi boyunca ''bu kim, o kim'' sorularıyla hem diziyi mahvetmiyorum hem de bölüm eksikliğimi tamamlıyorum =))) Bu akşam da özet bölümünde Aylin'i gördüm. Müthişti, öğrenci modundan çıkmış son derece alımlı bir hale gelmişti.
Giydiği siyah elbise ve taktığı gerdanlık resmen gözlerimi kamaştırdı. Saçı ve makyajıyla da her şey tamamdı. Diziyi izlemeyi bir yana bırakıp hemen araştırmaya koyuldum =))) Bu araştırmacı ruhum bana her zaman böyle olumlu dönmese de vazgeçemiyorum, hep bir bilgi açlığı hali =))) Ve buldummm. Giydiği o siyah elbisenin tasarımı, dizinin kostüm sorumlularından Canan ÇAYIR' a aitmiş. Belki benim gibi izlemeyenler vardır diye hemen bir foto. ekliyorum...
İşte bu halınden yukarıdaki haline.. Büyük değişim...
İyiki yeni bölüm başlamadan önce özet veriyorlar da dizi boyunca ''bu kim, o kim'' sorularıyla hem diziyi mahvetmiyorum hem de bölüm eksikliğimi tamamlıyorum =))) Bu akşam da özet bölümünde Aylin'i gördüm. Müthişti, öğrenci modundan çıkmış son derece alımlı bir hale gelmişti.
Giydiği siyah elbise ve taktığı gerdanlık resmen gözlerimi kamaştırdı. Saçı ve makyajıyla da her şey tamamdı. Diziyi izlemeyi bir yana bırakıp hemen araştırmaya koyuldum =))) Bu araştırmacı ruhum bana her zaman böyle olumlu dönmese de vazgeçemiyorum, hep bir bilgi açlığı hali =))) Ve buldummm. Giydiği o siyah elbisenin tasarımı, dizinin kostüm sorumlularından Canan ÇAYIR' a aitmiş. Belki benim gibi izlemeyenler vardır diye hemen bir foto. ekliyorum...
İşte bu halınden yukarıdaki haline.. Büyük değişim...
21 Şubat 2011 Pazartesi
Sanatçılar da tasarımcı olursa...
Normalde bu saatte yatakta olmam gerekirken uykum kaçtı ve hazır aklımda paylaşmak istediğim yazı varken onu yazıyım dedim. Şimdiden pazartesi sendromu yaşıyorum sanırım =((
Geçen akşam yeni yaşını kutlayan D-smart' ın gecesinde, sahnede Ajda PEKKAN varmış. Bu kez giydikleri kendi tasarımı =)))
Artık Süperstar da müziği dışında tasarım dünyasına kapağı atmış durumda. Daha önce Nur Yerlitaş' ın tasarladıklarını giyiyordu. Hatta şu çok ses getiren taşlı mayosu ona aitti.
Bu ay sonlarına doğru bir basın toplantısıyla moda dünyasına gireceğini açıklayacakmış ve bundan sonra konserlerinde de kendi tasarımlarını giyecekmiş. Ajda Pekkan bir markadır diyorrr =))) Bence de öyle, bir rol model, yaşsız bir bayan =))) Allah herkese böyle bir yaşlılık versin diyorum. Kaç yaşında olmasına rağmen hala güzel, bakımlı ve üretme peşinde. (Güzelliğini her ne kadar estetik ameliyatlara borçlu olsa da yakışıyor. Estetik ameliyatlara karşı değilim hatta bizzat Yakup AVŞAR' a yeni bir burun çizdirmiş insanım. Ameliyata gelince daha cesaretim yok =)))
Süperstar' ın o gece için tasarladığı kristal taşlı kostümü...
Bu elbisesi de yine kendi tasarimi... Geçen yaz Kıbrıs Kaya Artemis' te sahne aldığı geceden...
Hepsi çok hoşuma gitti. Özellikle de çizgili pantolonu =))
Ayrıca sanatçılardan tasarıma el atan sadece Ajda Pekkan değil, Sezen Aksu da ayakkabı ve takı tasarlamış. Hatta satışı için de Tiffany&Co. ile anlaşmış ve Mart' ta satışa çıkacakmış. Koleksiyonunda bilezik, küpe, kolye ve yüzük bulunuyor. Hatta şarkı sözlerini içeren bileklikleri de varmış. Sanırım şu sıralarda Çırağan Oteli' ne sergilenmeye başlamış.
Bu 2 dev ismin şarkıları gibi tasarımlarının da süper olacağını düşünüyorum. =))
Geçen akşam yeni yaşını kutlayan D-smart' ın gecesinde, sahnede Ajda PEKKAN varmış. Bu kez giydikleri kendi tasarımı =)))
Artık Süperstar da müziği dışında tasarım dünyasına kapağı atmış durumda. Daha önce Nur Yerlitaş' ın tasarladıklarını giyiyordu. Hatta şu çok ses getiren taşlı mayosu ona aitti.
Bu ay sonlarına doğru bir basın toplantısıyla moda dünyasına gireceğini açıklayacakmış ve bundan sonra konserlerinde de kendi tasarımlarını giyecekmiş. Ajda Pekkan bir markadır diyorrr =))) Bence de öyle, bir rol model, yaşsız bir bayan =))) Allah herkese böyle bir yaşlılık versin diyorum. Kaç yaşında olmasına rağmen hala güzel, bakımlı ve üretme peşinde. (Güzelliğini her ne kadar estetik ameliyatlara borçlu olsa da yakışıyor. Estetik ameliyatlara karşı değilim hatta bizzat Yakup AVŞAR' a yeni bir burun çizdirmiş insanım. Ameliyata gelince daha cesaretim yok =)))
Süperstar' ın o gece için tasarladığı kristal taşlı kostümü...
Bu elbisesi de yine kendi tasarimi... Geçen yaz Kıbrıs Kaya Artemis' te sahne aldığı geceden...
Hepsi çok hoşuma gitti. Özellikle de çizgili pantolonu =))
Ayrıca sanatçılardan tasarıma el atan sadece Ajda Pekkan değil, Sezen Aksu da ayakkabı ve takı tasarlamış. Hatta satışı için de Tiffany&Co. ile anlaşmış ve Mart' ta satışa çıkacakmış. Koleksiyonunda bilezik, küpe, kolye ve yüzük bulunuyor. Hatta şarkı sözlerini içeren bileklikleri de varmış. Sanırım şu sıralarda Çırağan Oteli' ne sergilenmeye başlamış.
Bu 2 dev ismin şarkıları gibi tasarımlarının da süper olacağını düşünüyorum. =))
19 Şubat 2011 Cumartesi
Yeni bir tasarımcı daha... Tuba BENİAN =)))
Bu akşam bir ilk yaptım ve Nihal' in pardon Hazal KAYA' nın oynadığı diziyi izledim (Adını Feriha Koydum). Tipik bir Yeşilçam filmi gibi. Şu meşhur zengin adam, fakir kadın ikilisi bu dizide de var. Bir daha izleyeceğimi pek sanmıyorum. Neyse anlatmak istediğim dizi değil zaten, kıyafetler =)))
İlk defa izlediğim için karakterleri de pek fazla bilmiyorum. Feriha' nın ÖSS' yi kazanamayan ve baskı altında ders çalışan bir kız arkadaşı var; hatta bu akşamki bölümde dersaneye gitmek falan istemedi. İşte o kızın cici annesinin giydiği grili pembeli elbise... (Ayyy ne kadar uzun anlattım umarım anlamışsınızdır kimden bahsettiğimi =))) İşte o elbiseyi buldum. Çok taze bir tasarımcıdan... Tuba BENİAN...
Kendisi aslında Medya ve İletişim sistemleri mezunu. Önceleri dergiler için styling çalışmaları yapmış ve bu sırada içindeki moda tutkusunu keşfederek 2010 Mayıs ayında kendi atölyesini kurmuş. Koleksiyonlarını inceledim, gerçekten güzel. Özellikle iş hayatımda vazgeçemediğim o beyaz gömlekler ne cici olmuşlar =))) Ayrıca binicilikle de ilgilendiği için koleksiyonunda biniciler için de tasarladıkları var.
Tuba Benian' ın Galata' da bir mağazası var. O da çok taze, 7 Aralık' ta Serdarı Ekrem Sokakta açılmış. Nişantaşı-Abdi İpekçi Caddesi, Cadde ve Tünel' den sonra modanın merkezi Galata oldu son zamanlarda. Camekan Sokak ve Serdarı Ekrem Sokak mutlaka uğranılacak yerler. Serdarı Ekrem Sokak özellikle tasarım sokağı... Galata Kulesi' ne şöööyleee sırtınızı verdiğinizde gördüğünüz sokak =))) fashionbysui blogunu takip edenler bilir çok yakın arkadaşı Bilun Şen de bu sokakta. Hatta Bahar KORÇAN ve Arzu KAPROL de...
İşte o bahsettiğim elbise ve benim vazgeçilmezim beyaz gömleğin tasarım halleri =)))
İlk defa izlediğim için karakterleri de pek fazla bilmiyorum. Feriha' nın ÖSS' yi kazanamayan ve baskı altında ders çalışan bir kız arkadaşı var; hatta bu akşamki bölümde dersaneye gitmek falan istemedi. İşte o kızın cici annesinin giydiği grili pembeli elbise... (Ayyy ne kadar uzun anlattım umarım anlamışsınızdır kimden bahsettiğimi =))) İşte o elbiseyi buldum. Çok taze bir tasarımcıdan... Tuba BENİAN...
Kendisi aslında Medya ve İletişim sistemleri mezunu. Önceleri dergiler için styling çalışmaları yapmış ve bu sırada içindeki moda tutkusunu keşfederek 2010 Mayıs ayında kendi atölyesini kurmuş. Koleksiyonlarını inceledim, gerçekten güzel. Özellikle iş hayatımda vazgeçemediğim o beyaz gömlekler ne cici olmuşlar =))) Ayrıca binicilikle de ilgilendiği için koleksiyonunda biniciler için de tasarladıkları var.
Tuba Benian' ın Galata' da bir mağazası var. O da çok taze, 7 Aralık' ta Serdarı Ekrem Sokakta açılmış. Nişantaşı-Abdi İpekçi Caddesi, Cadde ve Tünel' den sonra modanın merkezi Galata oldu son zamanlarda. Camekan Sokak ve Serdarı Ekrem Sokak mutlaka uğranılacak yerler. Serdarı Ekrem Sokak özellikle tasarım sokağı... Galata Kulesi' ne şöööyleee sırtınızı verdiğinizde gördüğünüz sokak =))) fashionbysui blogunu takip edenler bilir çok yakın arkadaşı Bilun Şen de bu sokakta. Hatta Bahar KORÇAN ve Arzu KAPROL de...
İşte o bahsettiğim elbise ve benim vazgeçilmezim beyaz gömleğin tasarım halleri =)))
18 Şubat 2011 Cuma
Bir yenisi daha...
Dünkü yazımda online alışverişlere olan bağımlılığımdan bahsetmiştim. Şimdi bir yenisi daha ekleniyor hem de çok yakında. http://www.butigo.com/
Ayrıca beraberinde kazandırıyor da. 3 kişinin 1 yıllık ayakkabı veya çantalarını karşılıyor. Bunun için tek yapmanız gereken; şimdiden siteye girip mail adresinizi yazıp yayabildiğiniz kadar bu linki yaymanız. Ben yaptım bakalım ne kadar başarılı olabileceğim ya da yaydıklarım ne derece bu siteye geri dönecek =)))
Site neye benzeyecek, nasıl olacak bilmiyorum ama sayfasında gördüğüm Christian Louboutin marka (Anemone modeliydi sanırım) ayakkabı, sitenin kaliteli bir şey olacağını düşündürdü nedense =)) Bu arada ayakkabı konusunda bir zaafımı daha açıklamış oldum. Evet, Christian Louboutin, kırmızı tabanlı ayakkabılar... Şu an için sadece Beymen ve Harvey Nichols' ta bulabiliyorum ve yine kısıtlı modelleriyle =(
Siz de siteyi denemek ve yaymak isterseniz bol şanslar...
Ayrıca beraberinde kazandırıyor da. 3 kişinin 1 yıllık ayakkabı veya çantalarını karşılıyor. Bunun için tek yapmanız gereken; şimdiden siteye girip mail adresinizi yazıp yayabildiğiniz kadar bu linki yaymanız. Ben yaptım bakalım ne kadar başarılı olabileceğim ya da yaydıklarım ne derece bu siteye geri dönecek =)))
Site neye benzeyecek, nasıl olacak bilmiyorum ama sayfasında gördüğüm Christian Louboutin marka (Anemone modeliydi sanırım) ayakkabı, sitenin kaliteli bir şey olacağını düşündürdü nedense =)) Bu arada ayakkabı konusunda bir zaafımı daha açıklamış oldum. Evet, Christian Louboutin, kırmızı tabanlı ayakkabılar... Şu an için sadece Beymen ve Harvey Nichols' ta bulabiliyorum ve yine kısıtlı modelleriyle =(
Siz de siteyi denemek ve yaymak isterseniz bol şanslar...
17 Şubat 2011 Perşembe
Dikkat ! Alışveriş yazısı...
Bu aralar internetten alışverişe takmış durumdayım. Türkiye' deki sitelerden başka bir de yabancı sitelerden Türkiye' ye gönderim yapanlarla kafamı bozdum diyebilirim. Markafoni, limango, trendyol o bu derken şimdi de asos.com...
Bu arada atlamadan mangodan da geçen günlerde bir sipariş verdim ve inanamazsınız o kadar güzel bir kargosu vardı ki artık mangoya uğrayarak vakit kaybetmek yerine internetten takip etmeye ve alışveriş yapmaya karar verdim. Aldıklarım tişört ve hırkaydı. İkisi de ayrı ayrı askıya asılmış, üzerlerine -benim de giysi dolabımda yaptığım gibi- torba geçirilmiş, çok şık bir torbaya hatta onunla da yetinmeyip kargo kutusuna konulmuş bir şekilde elime ulaştı. Çok şaşırdım mango denince nedense dağınıklık ve kalabalıklıktan başka bir şey gelmez akıllara. Bu yüzden online alışverişini sevdim, gayet özenli ve düzenli.
Konuyu fazla dağıtmadan... Asos.com ayrıca benim gibi Ayşe Özyılmazel' in de favori sitesi. Hatta bu site için özel, limiti düşük bir kredi kartı bile çıkartmış. Ben henüz o dereceye gelemedim; alışveriş yapmadım ama en kısa sürede bir Melissa siparişi vermek istiyorum. Bayılıyorum Melissalara gerçi çok fazla çeşidi yok sitede ama ben de olmayanlarından bakıcam artık.
Site UK menşeili ve fiyatlar pound üzerinden. Tasarımcılardan See by Chloe, Paul by Paul Smith, Vivienne Westwood yer alıyor. Hatta aşağıda paylaşacağım bazı elbiselerde bir Özgür Masur bir Hakan Yıldırım gördüm gibi.
Bu arada atlamadan mangodan da geçen günlerde bir sipariş verdim ve inanamazsınız o kadar güzel bir kargosu vardı ki artık mangoya uğrayarak vakit kaybetmek yerine internetten takip etmeye ve alışveriş yapmaya karar verdim. Aldıklarım tişört ve hırkaydı. İkisi de ayrı ayrı askıya asılmış, üzerlerine -benim de giysi dolabımda yaptığım gibi- torba geçirilmiş, çok şık bir torbaya hatta onunla da yetinmeyip kargo kutusuna konulmuş bir şekilde elime ulaştı. Çok şaşırdım mango denince nedense dağınıklık ve kalabalıklıktan başka bir şey gelmez akıllara. Bu yüzden online alışverişini sevdim, gayet özenli ve düzenli.
Konuyu fazla dağıtmadan... Asos.com ayrıca benim gibi Ayşe Özyılmazel' in de favori sitesi. Hatta bu site için özel, limiti düşük bir kredi kartı bile çıkartmış. Ben henüz o dereceye gelemedim; alışveriş yapmadım ama en kısa sürede bir Melissa siparişi vermek istiyorum. Bayılıyorum Melissalara gerçi çok fazla çeşidi yok sitede ama ben de olmayanlarından bakıcam artık.
Site UK menşeili ve fiyatlar pound üzerinden. Tasarımcılardan See by Chloe, Paul by Paul Smith, Vivienne Westwood yer alıyor. Hatta aşağıda paylaşacağım bazı elbiselerde bir Özgür Masur bir Hakan Yıldırım gördüm gibi.
Bunlar sadece birkaçı... Şu kısıtlı zamanımda gözüme çarpanlar... Daha neleri var...
Bu da benim biricik Melissa' m =)))
Mutlaka bir göz atın derim =)))
14 Şubat 2011 Pazartesi
Aşk Tesadüfleri Sever mi ?
Geçenlerde ablamı kandırıp buradaki tek sinemaya gittik. Film tahmin ettiğiniz gibi; Aşk Tesadüfleri Sever' di. Oyuncular; Mehmet GÜNSÜR ve Belçim ERDOĞAN. Gerçekten çok iyiydi, herkes hakkını vermiş filmin. Soundtracklar süperdi. Hele ki son sahnede Şebnem Ferah' ın söylediği şarkı yok mu, beni benden aldı. Gidiyorum ben... Zaten duygusallığım had safhadaydı, yaşlarımı tutamadım; döküldü gözlerimden.
Konu o kadar güzel işlenmiş ki... O aşkı çok iyi hissetiriyor izleyicilere. Aşkın nasıl başladığını, geliştiğini, 2 kişi arasında nasıl kalındığını, aşkın sessizce nasıl geliyorum dediğini.. Her şey çok iyi planlanıp işlenmiş. İzlerken bir yandan ağzınız kulaklarınıza varıyor bir yandan da duygu seline kapılıp yaşlara boğuluyorsunuz. Çok fazla anlatmayacağım belki hala gitmeyenler vardır. Ancak sonu hiç de beklediğim gibi bitmedi. Daha farklı bir son hayal etmiştim gitmeden önce.
Çıkışta şunu düşündüm. (Bir ayrıntı daha vereyim. Sadece karşılaşmaları tesadüf değil mesela doğum günleri de aynı gün =)))
Acaba gerçekten her şey sadece bir tesadüften ibaret mi yoksa kader mi ? Olamaz mı, olabilir... =))
Mutlaka izleyin derim, ben çok etkilendim. Şu çalkantılı zamanlarımda içimi ısıttı.
Bir de tam bu film kıvamında olmasa da sonu benzer gibi biten bir kitap önerisinde bulunmak da istiyorum. Canan TAN- En Son Yürekler Ölür... Bu kitaptan da çok etkilenmiştim.
Şaka değil gerçek ve ilginç...
14 Şubat Sevgililer Günü... Bugün için klasikleşmiş Papaz Valentine hikayeleri dönüp dolaşıyor ama ben blogumda yer vermeyeceğim. Hepinizin Sevgililer Günü' nü kutlayarak bloguma giriş yapacağım. Eros' un oku üzerinizden eksik olmasın =)))
Bugün yine her sabah olduğu gibi netten haberleri okuyordum. Bir de magazine göz atıyım dedim. Aman Allah' ım yeni trend : Cep telefonlarına ahize takmak..
İnanamadım, şaka gibi geldi. Önceleri kulaklık taktık, sonra bluetoothtan konuştuk. O da yetmedi 3G görüntülü konuştuk; şimdi de ahize takıyoruz. Ahize takacaksam ne anladım ben o tel.in cep tel.i olmasından =)))
Bu trendin öncüsü; nevi şahsına münhasır modacı Nur Yerlitaş... Geçen gün İstinye Park' ta görülmüş ahizesiyle... Ayrıca bu ahizelerin 12 rengini almış; çantasına hangi renk uyuyorsa o gün o ahizeyi takacakmış ve çok eğleniyormuş... İşte görüntülendiği foto.su !!!
Evinde de moru ağırlıklı olarak kullanan Nur Yerlitaş, yine mordan vazgeçmemiş. Mor çantasına uygun mor ahizesini takmış. '' Radiation free '' sloganıyla sanırım Turkcell bayilerinde satılıyor.
Farklı şeylere ben de açığımdır. Hep sevmişimdir orjinal şeyleri ama bu nedense bana saçma geldi. Şimdi bu ahizeden alanlar '' Ben radyasyonun ve etkilerinin farkındayım '' imajı veriyorlar ya !!! En başta yaşadığı yerlerdeki -hatta evlerinin çatısı veya balkonu da olabilir- baz istasyonlarını, yine yaşam alanları içerisinde kurulmaya çalışan santralleri de görmezden geliyor.
Bugün yine her sabah olduğu gibi netten haberleri okuyordum. Bir de magazine göz atıyım dedim. Aman Allah' ım yeni trend : Cep telefonlarına ahize takmak..
İnanamadım, şaka gibi geldi. Önceleri kulaklık taktık, sonra bluetoothtan konuştuk. O da yetmedi 3G görüntülü konuştuk; şimdi de ahize takıyoruz. Ahize takacaksam ne anladım ben o tel.in cep tel.i olmasından =)))
Bu trendin öncüsü; nevi şahsına münhasır modacı Nur Yerlitaş... Geçen gün İstinye Park' ta görülmüş ahizesiyle... Ayrıca bu ahizelerin 12 rengini almış; çantasına hangi renk uyuyorsa o gün o ahizeyi takacakmış ve çok eğleniyormuş... İşte görüntülendiği foto.su !!!
Evinde de moru ağırlıklı olarak kullanan Nur Yerlitaş, yine mordan vazgeçmemiş. Mor çantasına uygun mor ahizesini takmış. '' Radiation free '' sloganıyla sanırım Turkcell bayilerinde satılıyor.
Farklı şeylere ben de açığımdır. Hep sevmişimdir orjinal şeyleri ama bu nedense bana saçma geldi. Şimdi bu ahizeden alanlar '' Ben radyasyonun ve etkilerinin farkındayım '' imajı veriyorlar ya !!! En başta yaşadığı yerlerdeki -hatta evlerinin çatısı veya balkonu da olabilir- baz istasyonlarını, yine yaşam alanları içerisinde kurulmaya çalışan santralleri de görmezden geliyor.
7 Şubat 2011 Pazartesi
Ahh ahhh tatill...
Çok güzel geçen bir haftasonundan sonra yine işbaşı... Boşluk bulup da blog yazarken anlatacaklarımla tekrar o anlara dönmek paha biçilemez =)))
Evet dediğim gibi Cuma günü sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Bursa'ya yola çıkıldı, oradan da Uludağ' a... Cuma günü yorucu geçti diyebilirim. Otele yerleşme, kayak takımlarını, hocaları ayarlama derken akşam oluverdi bile. Dağ havası, bol oksijen hepimizi serseme çevirdi. Yorgunluktan otelin lobisinde uyuduğumuz zamanlar bile oldu. Bir de gitmeden önce kendimi o kadar hazırlamıştım ki bol bol foto. çekeceğim diye inanın Bursa' ya vardığımızda foto. makinemi bulamadım bavulumda. Zaman kaybetmeden ilk Teknosa' ya gidildi ve yeni bir tanesi alındı. (Onun da başına gelmeyen kalmadı. Daha ilk günden lobide uyuya kaldığımızdan foto. makinem de cebimden düşmüş ve koltuklarda kalmış. Ertesi gün ben makine arıyorum, lobiye çalışanlara falan soruyorum makine yok. Çıldırdım. Neyse ki döneceğimiz gün bulundu ama yazık oldu. O güzel anlar sadece akıllara kazıldı. İlk gün çektiğim foto.lar kurtarılabildi.)
Otelimiz ilk bölgedeydi. Pistler felaket kalabalıktı. Haftasonu kayacak yer çok zor bulundu. Prof. anlamda kayanlar diğer pistleri tercih ederken biz sadece Beceren Otel' in telesiyej ve pistinden yararlandık. Malum acemilik =))
İkinci gün sabahın köründe, yataktan kalkar kalkmaz kendimizi yine piste attık ve buradan bir arkadaşımla karşılaştık. Onun da Bursa' da işi varmış, işi bitene kadar yarım gün de olsa kayacakmış. Resmen hayran kaldım, yazık o kısıtlı zaman da bir de ben çaldım zamanını ve Beceren Cafe' de oturduk, sohbet ettik. 13.30 gibi o gitti, biz de yemeğe çekildik otele. Biraz dinlendikten sonra yine piste... Pistler 17.00 gibi kapanıyor. Ve en güzeli -çoğu otelde var mı bilmiyorum ama- 5 çayı... O yorgunluktan ve soğuktan sonra sıcacık çay insanın içini ısıtıyor. Akşam yemekleri de öyle. Daha da iştah kabartıcı.
Son gün çok kayamadık otelden çıkışımız 12 olduğundan biz ancak hazırlanırız diye ski pass lerimizi almadık. Son gün de, biraz önce bahsettiğim arkadaşım geldi. Bu kez yalnız değildi, zaten her haftasonu grupça çıkıyorlarmış yeni öğrendim. (Belki bu haftasonundan itibaren ben de onlara katılabilirim =))) Yine kısıtlı zamanlarından çaldım ve yine Beceren Cafe' de oturduk, sohbet, muhabbet...
Tatile çıkmadan önceki yazımda bu yıl board deneyeceğim yazmıştım. Sanırım tamamen sallamışım =))) Cesaret edemedim ve kayağa döndüm. Zaten o düşenleri gördükten ve düşüp kolumu incittikten sonra ben de board cesareti falan hiçbir şey kalmadı.
Haftasonu çok güzeldi, şansımıza hava da güneşliydi. Hiç bitsin istemedim...
Evet dediğim gibi Cuma günü sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Bursa'ya yola çıkıldı, oradan da Uludağ' a... Cuma günü yorucu geçti diyebilirim. Otele yerleşme, kayak takımlarını, hocaları ayarlama derken akşam oluverdi bile. Dağ havası, bol oksijen hepimizi serseme çevirdi. Yorgunluktan otelin lobisinde uyuduğumuz zamanlar bile oldu. Bir de gitmeden önce kendimi o kadar hazırlamıştım ki bol bol foto. çekeceğim diye inanın Bursa' ya vardığımızda foto. makinemi bulamadım bavulumda. Zaman kaybetmeden ilk Teknosa' ya gidildi ve yeni bir tanesi alındı. (Onun da başına gelmeyen kalmadı. Daha ilk günden lobide uyuya kaldığımızdan foto. makinem de cebimden düşmüş ve koltuklarda kalmış. Ertesi gün ben makine arıyorum, lobiye çalışanlara falan soruyorum makine yok. Çıldırdım. Neyse ki döneceğimiz gün bulundu ama yazık oldu. O güzel anlar sadece akıllara kazıldı. İlk gün çektiğim foto.lar kurtarılabildi.)
Otelimiz ilk bölgedeydi. Pistler felaket kalabalıktı. Haftasonu kayacak yer çok zor bulundu. Prof. anlamda kayanlar diğer pistleri tercih ederken biz sadece Beceren Otel' in telesiyej ve pistinden yararlandık. Malum acemilik =))
İkinci gün sabahın köründe, yataktan kalkar kalkmaz kendimizi yine piste attık ve buradan bir arkadaşımla karşılaştık. Onun da Bursa' da işi varmış, işi bitene kadar yarım gün de olsa kayacakmış. Resmen hayran kaldım, yazık o kısıtlı zaman da bir de ben çaldım zamanını ve Beceren Cafe' de oturduk, sohbet ettik. 13.30 gibi o gitti, biz de yemeğe çekildik otele. Biraz dinlendikten sonra yine piste... Pistler 17.00 gibi kapanıyor. Ve en güzeli -çoğu otelde var mı bilmiyorum ama- 5 çayı... O yorgunluktan ve soğuktan sonra sıcacık çay insanın içini ısıtıyor. Akşam yemekleri de öyle. Daha da iştah kabartıcı.
Son gün çok kayamadık otelden çıkışımız 12 olduğundan biz ancak hazırlanırız diye ski pass lerimizi almadık. Son gün de, biraz önce bahsettiğim arkadaşım geldi. Bu kez yalnız değildi, zaten her haftasonu grupça çıkıyorlarmış yeni öğrendim. (Belki bu haftasonundan itibaren ben de onlara katılabilirim =))) Yine kısıtlı zamanlarından çaldım ve yine Beceren Cafe' de oturduk, sohbet, muhabbet...
Tatile çıkmadan önceki yazımda bu yıl board deneyeceğim yazmıştım. Sanırım tamamen sallamışım =))) Cesaret edemedim ve kayağa döndüm. Zaten o düşenleri gördükten ve düşüp kolumu incittikten sonra ben de board cesareti falan hiçbir şey kalmadı.
Haftasonu çok güzeldi, şansımıza hava da güneşliydi. Hiç bitsin istemedim...
4 Şubat 2011 Cuma
On vacation...
Evet, evet foto.da görüldüğü gibi =))) yarın sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Uludağ' da olacağım. Kayak alışverişimi çoktan tamamladım. Zaten pek de eksiğim yok gibiydi. Paylaşmak istiyorum fakat bir türlü foto.larını çekemedim. Artık tatilden dönünce uzuuuun uzuuun anlatırım.
Bu yıl snowboard deneyeceğim. Şimdiden sıkı sıkı tembihler geliyor. ''Aman dikkat edin, bir yerlerinizi kırmayın'' diye. Umarım tek parça gittiğim gibi yine tek parça halinde dönebilirim. En kısa zamanda sağ salim görüşmek üzere =)))
2 Şubat 2011 Çarşamba
Hmmmm nefisler...
14 Şubat ile ilgili yazıma ek olarak =)))
14 Şubat' ı ganimet olarak gören üreticilerden birisi de Beyaz Fırın... 14 Şubat için o kadar güzel ve nefis şeyler hazırlamışlar ki insanın içi gidiyor bakarken... (Bir de macaronlarını çok özledimmmm)
Son zamanlarda butik pastacılık yaygınlaşsa da hiçbirisi Beyaz Fırın' ın yerini tutamaz. Beyaz Fırın kesinlikle tartışma götürmez bir pastane. Bu yıl 14 Şubat için hazırladıkları;
Kalpli, çikolatalı kurbişler... Immmmmm nefisss....
Macaron diyince akan sular duruyor ben de...
Pastalar... Çok güzeller...
Kalpli şekerler, çikolatalar... Canım istedi yaaa...
Oyy oyyy... Aşık çiftler, ben sizi yesem de midemde kavuşsanız olmaz mı ?
Bu pastanın üstünde yazan yazı bana en sevdiğim şarkıyı hatırlattı şimdi. Bir klasik de denilebilir. Shania Twain- you are still the one. Evlenecek çiftler bu şarkıyı ilk dans için düşünebilirler. Benden naçizane bir tavsiye =)))
Pastadan şekerden konu açıldı, ben de açıldım. Bir de son trend meyve çiçeklerine yer veriyim dedim.
Açılış, kutlama, tebriklerde vazgeçilmezimiz çiçeklerdir. Ama bonnyfood öyle güzel aranjmanlar hazırlamış ki hem çiçekten farkları yok hem de yiyebiliyorsunuz; sanırım en güzel tarafı da bu =)))
Ananas, çilek ve çikolatadan oluşan çiçekçik =))
Çikolataaaaa...
Bu son ikisine bayıldım...
14 Şubat' ı ganimet olarak gören üreticilerden birisi de Beyaz Fırın... 14 Şubat için o kadar güzel ve nefis şeyler hazırlamışlar ki insanın içi gidiyor bakarken... (Bir de macaronlarını çok özledimmmm)
Son zamanlarda butik pastacılık yaygınlaşsa da hiçbirisi Beyaz Fırın' ın yerini tutamaz. Beyaz Fırın kesinlikle tartışma götürmez bir pastane. Bu yıl 14 Şubat için hazırladıkları;
Kalpli, çikolatalı kurbişler... Immmmmm nefisss....
Macaron diyince akan sular duruyor ben de...
Pastalar... Çok güzeller...
Kalpli şekerler, çikolatalar... Canım istedi yaaa...
Oyy oyyy... Aşık çiftler, ben sizi yesem de midemde kavuşsanız olmaz mı ?
Bu pastanın üstünde yazan yazı bana en sevdiğim şarkıyı hatırlattı şimdi. Bir klasik de denilebilir. Shania Twain- you are still the one. Evlenecek çiftler bu şarkıyı ilk dans için düşünebilirler. Benden naçizane bir tavsiye =)))
Pastadan şekerden konu açıldı, ben de açıldım. Bir de son trend meyve çiçeklerine yer veriyim dedim.
Açılış, kutlama, tebriklerde vazgeçilmezimiz çiçeklerdir. Ama bonnyfood öyle güzel aranjmanlar hazırlamış ki hem çiçekten farkları yok hem de yiyebiliyorsunuz; sanırım en güzel tarafı da bu =)))
Ananas, çilek ve çikolatadan oluşan çiçekçik =))
Çikolataaaaa...
Bu son ikisine bayıldım...
BC Bonacure Hairtherapy...
1-2 hafta önce belime kadar olan saçlarıma elveda dedim. Her gün saçlarımı düzleştirmekten, fön çekmekten o kadar yıprandılar ki artık uçları ikiye ayrılmaya başlamıştı. Zaten çok ince telli ve seyrek bir saç yapım var. Uçları kırılınca iyice sağlıksız görünüyordu. Sonunda kestirmeye karar verdim ve şu an omuz hizamda sayılır. Gerçekten kestirince saçlarımın kendine geldiğini hissettim.
Bugün yine her zamanki kuaförümdeydim ve bana bir ürün önerdi. BC Bonacure Hairtherapy serisinden. Daha önce Kerastase kullanıyordum. Gayet iyiydi, çok memnun kalmıştım. Ürünler 250 ml; ama konsantre olduğundan normal şampuanlardan daha az döküp, çok uzun süre kullanabiliyorsunuz. (Uzun bir aradan sonra şimdi de bu seriden bir şampuan deneyeceğim.)
Benim aldığım şampuan; BC Bonacure Hairtherapy Hair Growth. Günlük kullanım için ve dökülmeyi önleyip saça hacim veriyor. Bakalım, ilk defa yarın sabah kullanacağım gerçi etkisini göstermesi için en az 6 hafta kullanmam gerekiyor. Ama yıkarken ve yıkadıktan sonra tararken anlıyorum artık hangi şampuan iyi hangisi kötü =))) Bonacure içim rahat bir şekilde aldım çünkü Eczacıbaşı ve Schwarzkopf ortak ürünü.
Benim aldığım dışında birçok saç türü için de güzel seçenekler var. Boyalı saçlar için renk koruma kürleri, şampuan ve kremleri... Kıvırcık saçlar için bukleleri belirginleştiren yine krem ve şampuanlar... Kırılmış, cansız ve çok işlem görmüş saçlar için de acil kurtarma kürleri, şampuan, krem ve spreyleri... ayrıca kuru saçlar için nem yükleme; saç derisi yenileme şampuanları...
Tavsiye eder miyim? Evet, edebilirim. Fakat ürünü denedikten sonra gönül rahatlığıyla cevap verebilirim =)))
Şampuan ve saç kremi
Unutmadan ayrıca bu serinin spreyleri ve serumları da mevcut =))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)